tag:blogger.com,1999:blog-85303510056331516642024-02-21T17:06:13.255+03:00t-blogANUS VIOLATUM AXIOMEN NON HABETTurgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.comBlogger12125tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-88297459686957385782009-04-28T10:47:00.008+03:002009-04-28T11:10:57.333+03:00Bir Şeye Yaramaz Şarkılar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkmz19t0Zn3mWSEjvB54BPSG6oBkQZpWzFFTpX40MYdYcqdTkvLKIOGWoRkHYw1xlCIvQRKOBz0RJNqK7ESFiRD-fHxbJbW_JQ4KDrn2VFmJgk1sizAZw0mPBdws6l1lBMIEA6DYC2_Wk/s1600-h/karga.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 283px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkmz19t0Zn3mWSEjvB54BPSG6oBkQZpWzFFTpX40MYdYcqdTkvLKIOGWoRkHYw1xlCIvQRKOBz0RJNqK7ESFiRD-fHxbJbW_JQ4KDrn2VFmJgk1sizAZw0mPBdws6l1lBMIEA6DYC2_Wk/s400/karga.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5329647367032194290" border="0" /></a>25 Nisan 2009 Cumartesi akşamı KARGA MECMUA’nın Ghetto / Session’da düzenlediği partiler dizisinin ikincisinde KARAKUTU bir konser verdi. Bu vesileyle Karga Mecmua’nın Nisan sayısında bu gariple yapılmış bir röportaj yayınlandı. Tam metni aşağıda:<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><br />ŞARKILAR BİR ŞEYE YARAMAZ<br /></span><br />- Karakutu Rolling Stone dergisinde "Kadri kıymeti bilinmemiş 15 albüm" listesine girmiş. Sizce de öyle mi? Daha doğrusu neredeyse 10 yıllık bir süreçte gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hem öyle, hem değil. Elbette daha çok dinleyene ulaşmayı gönül isterdi, ama sayıları değil, niteliği hedeflemişiz. Çok satsak bu kez “nerede hata yaptık?” diyeceğim. Özgüven eksikliği. Aynı biçimde çok iş yapan, sağlam para indiren bir “sanatçı” olsam, bu kez Karakutu müzisyenlerinin para için çaldığını düşüneceğim. Para kazanmak bu projeye dâhil olanların akıllarındaki en son şey olunca, “kıymetim biliniyor” hissine kapılıyorum.</span><br /><br />- Yazma rutininiz nasıl? Karakutu’daki şarkılar uzunca bir dönemde çıkmış şarkılar. Bu vakit sıkıntısıyla ilgili bir durum mu yoksa doğru zamanı beklemek amaçlı mı?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Yazma rutini başladın mı bitmeyen bir takıntı süreci. Yani, “yahu yeni albüm yapmak lazım, bir iki şarkı icat edeyim” biçiminde değil, tam tersine, durduramadığım bir süreç. “Yaş olmuş 55, zaten belki yüz, belki iki yüz kişi ilgileniyor, sponsor yok, plak şirketi yok, her şey cepten. Ne anlamı var ha bire şarkı üretmenin?“ diyorum, ama kafa durmuyor. Kafada üretmek özel bir vakit ayırmayı gerektirmiyor, ama bunları gerçekleştirmek için ayırabildiğim vakit maalesef hayatımın yüzde biri falan. </span><br /><br />- Albümü internetten yayınlamak fikri, aracıları ortadan kaldırmak amaçlı mı? Internet ve MP3 teknolojisinin dinleyici ulaşma konusundaki avantaj veya dezavantajları hakkında neler diyebilirsiniz? Plak şirketleri ölü mü artık?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Aracılar kendilerini ortadan kaldırdı zaten. Internet olmasa şarkıları kaydetmeye girişmeyebilirdim. Internet sadece benim dinleyicime özgürce ulaşmak için bir araç olmanın dışında, böyle bir dinleyicim olduğunu fark etmemi sağladı ki, bu da her şeye rağmen devam etmek için yeterli neden.</span><br /><br />- Şarkıları siteye tamamlandıkça koydunuz. Albümü bir bütün yerine şarkı-şarkı algılamak nasıl bir fark yaratacak sizce? Tüm şarkıların tamamlanması ile ilgili bir tarih var mı kafanızda?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Proje iman gücüyle gerçekleştirildiği için herhangi ciddi bir program yürütmek olanaksız. Devlet, polis, ev sahibi, market, işveren, yönetici, vergi dairesi, belediye ve tüm diğer ülke koşulları izin verdikçe parçaları kaydediyoruz. Şarkıları tamamlandıkça koymak İnternetin açtığı bazı kapıları kullanmak fikrinden kaynaklandı: Birincisi, meraklısı için, albümün gelişme aşamalarının yaşanması. Bir diğeri, İnternetin “sıvı” bir medya olması, yani buraya koyduğunuz hiçbir şey “son hal” olmak zorunda değil. Herkes farkında olmayabilir ama çeşitli aşamalarda upload edilen şarkılar aslında hafifçe farklı mixler olabiliyor. Dolayısıyla albüm – belirsiz bir tarihte tamamlanmak bir yana – bir gün herhangi bir “hard copy” formatta yayınlanırsa, o zamanki “son hal” mixleri de farklı olabilir.</span><br /><br />- Müzik dışındaki işlerden hayatınızı kazanıyorsunuz. Bu olaya bakışınızı nasıl etkiliyor? Daha doğrusu genel anlamda Türkiye'de profesyonelliğin hala tam oturmaması çıkan işleri nasıl etkiliyor?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Müzik dışında işlerle – esas olarak çevirmenlikle – hayatımı kazanabiliyor olmamı bu ülke koşullarında büyük bir şans olarak görüyorum. Müzikle hayatımı kazanmak zorunda kalsam, ya ben yanmıştım, ya da müziğim. Elbette keşke bütün vaktimi müziğe ayırabilseydim, ama bu çok şey istemek olurdu. Türkiye’de profesyonellik gayet güzel oturmuş, da nereye oturmuş ayrı mesele. Çok şükür hala, biraz da olsa, amatörlük var da iyi şeyler çıkıyor. Çoğunlukla da, maalesef, bu durum profesyonel olana kadar sürüyor.<br /></span><br /><br />- Çoğunluk sizi bir müzisyen, söz yazarı, prodüktör olarak bilse de, önemli bir çevirmensiniz ve ressamlık da profesyonel uğraşınız. Bu uğraşlar arasında bölünüyor musunuz? Yoksa hepsi birlikte mi yürüyor?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Herhangi bir sabit gelirim olmadığı için çeviri işi geldiği sürece yaşayabiliyorum, bu nedenle öncelik orada. Resim yapmak ise müzikten bile daha masraflı bir uğraş, çok uzun zamandır yapamıyorum. Çok da doldum, yeniden resim yapmanın bir yolunu bulacağımı umuyorum.</span><br /><br />- Sizi şahsen tanıyanlar sizin için “ayaklı kütüphane” tabirini kullanıyorlar. Bu bilgi birikimi dışında pek çok alanda bilginizi paylaşmanızla da oldukça saygı duyulan birisiniz. Bu bilgiler ışığında birlikte çalıştığınız onlarca genç müzisyeni de düşününce; yeni kuşak müzisyenleri, müzik ortamını, paylaşımı nasıl buluyorsunuz?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Az önce sözünü ettiğim “ülke koşulları” düşünülürse, yeni kuşaklara çoğunlukla hayranlık duyuyorum. Artık büyükşehirlerin dışında, memleketin her köşesinde dürüst müzik yapmak isteyen ve gerekli eğitim ve kültüre sahip olmaya kendini adamış binlerce genç insan var. Bu çok umut verici…</span><br /><br />- Türkiye'deki canlı müzik sahnesini nasıl buluyorsunuz? Kendi konserleriniz veya gittiklerinizle ilgili izlenimleriniz?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Aynı gelişime koşut olarak canlı müzik sahnesi de gelişiyor elbet, müzisyenler de, dinleyici de daha iyi bir ses duymak istiyor. Sahnede çok inandırıcı bulduğum gruplar var artık; Pentagram, Duman, Mor & Ötesi, Kaçak mesela. Bu konuda sınıfta kalan ise performans barları: bugüne kadar sahnede “oh be ne iyi ses çıktı” dediğim bir yer olmadı, monitör sorunu yaşamadığım tek konser Babylon oldu sanırım, bir de Masstival’de dış ses iyiydi galiba. Ama barların çoğu hala rezalet durumda, şu işleri halletseler artık!</span><br /><br />- Dünyadaki yeni müziklerle aranız nasıl? Yeni sanatçılardan sizi etkileyenler isimler var mı?<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Gerçekten “yeni” denebilecek çok az şey var. Bu kapsamda şu an aklıma gelenler Björk ve Battles. Bir de yaptıkları çok yeni bir müzik olmasa da çok beğendiğim birçok yeni sanatçı var, Muse, Mars Volta, DJ Shadow, DJ Spooky, Placebo, Sigur Ros, Wolf Mother, Ian Brown, Tool, Perfect Circle, Esbjörn Svennson (ruhu şad olsun) sayabilirim.</span>Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-29265475387774002122009-04-28T10:01:00.006+03:002009-04-28T10:37:52.803+03:00"Tarih Kadar Hayal, Rüya Kadar Gerçek"<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqNfOHumF5q8vSdRs5zhZyxWsHlm3oz0FlzyVflWtS72y9N8Gc1lqGU3eidWU1Y9Qv6MrkRVD-k-ceTfFx-0gfiHy3dGl7qLTdnCPk7CaC33rK1xSGoFjgeJIbukMAp6O_G4bUZyW43eY/s1600-h/1-003.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqNfOHumF5q8vSdRs5zhZyxWsHlm3oz0FlzyVflWtS72y9N8Gc1lqGU3eidWU1Y9Qv6MrkRVD-k-ceTfFx-0gfiHy3dGl7qLTdnCPk7CaC33rK1xSGoFjgeJIbukMAp6O_G4bUZyW43eY/s400/1-003.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5329643145691332146" /></a>
<br /><meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5CTurgut%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style> <!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} p.MsoFootnoteText, li.MsoFootnoteText, div.MsoFootnoteText {mso-style-noshow:yes; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} span.MsoFootnoteReference {mso-style-noshow:yes; vertical-align:super;} /* Page Definitions */ @page {mso-footnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/Turgut/LOCALS~1/Temp/msohtml1/01/clip_header.htm") fs; mso-footnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/Turgut/LOCALS~1/Temp/msohtml1/01/clip_header.htm") fcs; mso-endnote-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/Turgut/LOCALS~1/Temp/msohtml1/01/clip_header.htm") es; mso-endnote-continuation-separator:url("file:///C:/DOCUME~1/Turgut/LOCALS~1/Temp/msohtml1/01/clip_header.htm") ecs;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><b style=""><u><span lang="TR" style="font-size:14;"><o:p><span style="text-decoration: none;"> </span></o:p></span></u></b></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 36pt;"><span style="" lang="TR">
<br /></span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 36pt;"><span style="" lang="TR">25 Nisan 2009 Cumartesi günü İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde, bu isim altında bir sempozyum düzenlendi. Sempozyumun konusu, hepimizin hastası olduğu yazar İhsan Oktay Anar’dı. Anar’ın dünyasını paylaşmak için bir araya gelen birçok yazar, düşünür ve sanatçı arasında, köleniz de konuşmacı olarak yer aldı, daha önce bu blogda okumuş olabileceğiniz “Puslu Kıtalar Atlası” çevirisiyle ilgili kısaca ahkâm kesti. Bu konuşmanın tam metnini buraya naklediyorum, bunun zaten büyük ölçüde daha önce yazdıklarımdan harmanlanmış olduğunu da belirtelim.</span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 36pt;">
<br /></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 36pt;">
<br /><b style=""><u><span lang="TR" style="font-size:16;"><o:p></o:p></span></u></b></p> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><b style=""><u><span lang="TR" style="font-size:14;">Atlas'ı “Frenkçeye” Çevirmek<o:p></o:p></span></u></b></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Sayın katılımcılar ve konuklar, öncelikle Sayın <i>İhsan Oktay Anar</i>’ın harika yapıtı “<b>Puslu Kıtalar Atlası</b>”nı İngilizceye çevirmek için yaptığım girişime değer vererek bugün burada bulunmama neden olan; Yazara, Bilgi Üniversitesine ve Sayın Akın Tek’e teşekkürlerimi sunarım. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Her ne kadar çoğunlukla hayatımı Türkçe ve İngilizce dilleri arasında çeviri yaparak kazansam da, çok fazla edebi çeviri yapmadım. Ama bugüne kadarki çalışmalarımın bir muhasebesini yaparsam, üzerinde çalıştığım en keyifli işlerin başında “<b>Puslu Kıtalar Atlası</b>”nı saymam gerekir.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">1996 sularında kadim dostum <i>Osman Yener</i> ile birlikte, onun vasıtasıyla keşfettiğim Atlas’a hayran olmuştuk. Sıklıkla, bildiğim her iki dilden birinde yazılmış bir yazıya çok tutulunca, onu diğer dile çevirme arzusu uyanır. Zamanla, <i>İletişim</i> yayınları için editörlük ve çevirmenlik yapan Yener’le Atlas’ın çevrilebilirliğini tartıştık. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Bir 17. yüzyıl Fransız eleştirmeninin edebi çeviri üstüne söylediği bir söz var: "<i>les belles infidèles</i>". Buna göre bir çeviri, tıpkı bir kadın gibi; ya güzel, ya da sadakatli olabilir, ikisi birden olamaz. Çeviride, özellikle edebi çeviride, öncelikli sorun “sadakat” ile “saydamlık” arasındaki dengeyi bulmaktır. Genel olarak “iyi” çeviri, “saydam” çeviri olarak kabul edilir. Hele edebiyat dışı, örneğin bir tıp çevirisinde aranan “sadık çeviri” değil, “idiomatik” çeviridir. Edebi olmayan bir metni çevirirken, metnin yazarının seçtiği sözcükleri değil, anlatılan şeyin meali aktarılmaya çalışılır. Edebi çeviride de bunu yapmak olasıdır, ama cesaret ister!<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Daha doğrusu, gerçek bir edebi yazarın eserini bir diğer dile idiomatik olarak aktarmak, kaynağınki kadar güçlü bir yazarlık gerektirir. Buna örnek olarak Can Yücel’in Shakespeare çevirileri gösterilebilir. Yücel’in 66. Sone çevirisi<a style="" href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=8530351005633151664&postID=2926547538777400212#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style=""><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style=";font-family:";font-size:12;" lang="TR">[1]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> “aşırı derecede saydam” denebilecek bir çeviridir. Yani İngilizceye geri çevrilse, Shakespeare ile alakası kalmayabilir. Birçoğumuz bunu yanlış bulabilir, ama bence bu, Can Yücel’in kötü bir çevirmen değil, Shakespeare kadar büyük bir yazar olduğunu gösterir!. Yücel Shakespeare’i çevirirken Ozan’ın seçtiği sözcüklere sadık kalmakla hiç uğraşmamış, ama anlattığı şeyi, Türkçe anlatmış; neredeyse denebilir ki, daha bile güzel olmuş. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Dolayısıyla, bence edebi bir çeviri yaparken tümüyle idiomatik çalışacağım diyorsanız, çevirdiğiniz yazara yakın düzeyde bir yazar olmanız gerekir. Kendimi asla gerçek bir yazarla aynı kefeye koyamayacağım için, benim seçtiğim yol ise tam tersi: olabildiğince sadık olmaya çalışmak. Hatta diyebilirim ki, bana çekici gelen de zaten böylesine bir sadakat gerektirdiğini düşündüğüm metinleri çevirmek. Elbette amaç kaynaktaki anlamı hedef dile aktarmak olmalı, ama bana heyecan veren, bunu yaparken yazarın söz seçimine azami sadık kalmaya çalışmak. Ya da, 19. yüzyıl Alman felsefeci Friedrich Schleiermacher’ın deyimiyle, “yazarı okuyucuya yaklaştıran” (yani saydam) bir çeviri değil de, “okuyucuyu yazara yaklaştıran” (yani kaynağına sadık) bir çeviri yapmak. Anar’ın yapıtına yaklaşımım da bu oldu.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Ancak buradaki özel sorunsal, yazarın nevi şahsına münhasır tarzından çok, kullandığı dilin kendisiydi. Anar Osmanlıca dağarcığına öyle bir sihirli çomak sokmuş ki, bu uykulu sözcükler Osmanlı’yı güncele taşıyan rengârenk bir mizahi örgü yaratmış. Aslında sorun İngilizcede bu sözcüklerin olmaması değil, olması! Yani bizim bugün yaşayan dilimizde artık pek var olmayan bu sözcükler, bazen en ağdalı biçimlerde bile, ve günlük dilde pek kullanılmasalar da, İngilizcede var.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Oysa normal okuyucu için Puslu Kıtalar Atlası’nın atmosferini canlı tutan şeylerden biri, bu ‘zor anlaşılırlığı’ belki de, bu gizemli sözcüklerin tozlarını üfleyip çözmekle uğraşmanın ayinsel, skolâstik havası. Biraz <i>Eco</i>’nun <i>Salvatore</i>’sinin konuştuğu karma dili deşifre etmenin keyfi gibi. Her iki yazar da kendi orta çağlarının gizemli karanlığını anlatırken bu aracı kullanıyor. Aynı aracın yarattığı mizahi tat da Anar’da daha yoğun. Nasıl olmasın ki? Gerçekten komik bir yolculuğa çıkacağımız romanın daha ilk cümlesinden bellidir, en Osmanlıcadan anlamayan okurun bile ilk cümlenin o ciddi – hatta ürkütücü – ağdasının içinde ‘<i>ehli dubara</i>’ gibi bir ifade görünce anlayacağı gibi. Sözlüğe başvurup, <i>erbab-ı livata</i>’nın da ne demek olduğunu öğrenen okur, artık bu kitabı bitirmeden elinden bırakamaz.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Dolayısıyla bu kitabın İngilizcesinin orijinali kadar komik ve gizemli olması beklenemez. Hatta İngilizcenin ‘aşırı anlaşılırlığı’ bir ölçüde yapıtın ‘anlaşılmazlık üstüne kurulu anlatımına’ ters düşebilir. Yine de kitabın tümünde olmasa bile, yazar upuzun cümlelerle, listelerle ve ağdalı sözcük seçimleriyle de aynı arkaik havayı yaratıyor, bunları İngilizcede yansıtmak da gayet mümkün.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">O halde:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><b><span lang="TR" style="font-size:9;">“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostaniniye derler tarrakası meşhur bir kent vardır.”</span></b><span style="" lang="TR"><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">…cümlesi;<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><b><span lang="TR" style="font-size:9;">“Gnostics, agnostics, and masters of duplicity, keepers of chastity, experts of inebriation, and connoisseurs of sodomy all have rumoured and declared, narrated and revealed that, 7079 years after the origin of the universe, 1681 years after Jesus the Saviour and 1092 years after the Hegira there was a city by the name of Kostantiniye, notorious for its racket.”</span></b><span style="" lang="TR"><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">…olarak ifade edilebilir. Ne denli <span style="">bire bir</span> çevirmeye çalışsak da bazı kayıplar engellenemiyor; örneğin ‘kun-ı Kâinat’ aslında ‘orifice of the universe’ olmalı belki de! Ayrıca kasıtlı mı, yoksa dizgi hatası mı bilmem, ama Konstantiniye’nin Kostantiniye diye yazılmış olması da bir ipucu bana göre, çünkü bugün bile etkili olan “dilbilgimizdeki delikler” de o arkaik ortaçağ karanlığının bir parçası sanki. Yine de Anar hicvinde sıkça duyulan bilgiç, ağdalı, yalan yanlış konuşan, doğruluğu bol kelime ve gereksiz ama rengarenk ayrıntı vermekten menkul o ses, bir ölçüde İngilizcede de tınlıyor sanki. Örneğin ‘connoisseurs of sodomy’, aynı ölçüde şaşırtıcı olmasa da, ‘ehli livata’ için fena bir karşılık değil.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">İlk cümleyi aştıktan sonra üstüme vazife edinip kitabı çevirmeye başladım, durup dururken. İş “Daha ne kadar gidebilirim?” gibi bir çalışmaya dönüştü. Biraz ilerleyince Osman Yener ilk 15–20 sayfayı İletişim’e götürdü, onlar da bunu bir tanıtımlarına bastılar. Bu vesileyle Sayın Anar’da uğraşımdan haberdar oldu ve benimle temasa geçti, son derece nazik bir biçimde destek oldu. Böyle olunca da çeviriyi tamamlamak farz oldu. Bitirmeme 5–10 sayfa kala, Yapı Kredi Yayınları da bu işi desteklemeye karar verdi. Sonuçta, belki de hayatımda ilk ve son kez, tamamen zevk için yaptığım bir iş karşılığında bana para ödenmiş oldu!<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="" lang="TR">Ama Puslu Kıtalar Atlası ne yazık ki hala “İngiliz okurla buluşamadı”. Sanırım bunun asıl nedeni de konuyla ilgili kişilerin kitap pazarlama işlerine pek kafa yormamaları. Umarım bir gün bu düş de gerçek olur.<o:p></o:p></span></p> <div style=""><!--[if !supportFootnotes]-->
<br /><hr size="1" width="33%" align="left"> <!--[endif]--> <div style="" id="ftn1"> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><a style="" href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=8530351005633151664&postID=2926547538777400212#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style=""><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style=";font-family:";font-size:12;" >[1]</span></span><!--[endif]--></span></span></a> <b><span style="font-size:10;">Sonnet 66</span></b><b style=""><span style="font-size:10;">
<br />
<br />Tired with all these, for restful death I cry,
<br />As, to behold desert a beggar born,
<br />And needy nothing trimm'd in jollity,
<br />And purest faith unhappily forsworn,
<br />And guilded honour shamefully misplaced,
<br />And maiden virtue rudely strumpeted,
<br />And right perfection wrongfully disgraced,
<br />And strength by limping sway disabled,
<br />And art made tongue-tied by authority,
<br />And folly doctor-like controlling skill,
<br />And simple truth miscall'd simplicity,
<br />And captive good attending captain ill:
<br />Tired with all these, from these would I be gone,
<br />Save that, to die, I leave my love alone.
<br /></span></b><b style=""><span style="" lang="TR">
<br /></span></b><b><span lang="TR" style="font-size:10;">66. Sone</span></b><b style=""><span lang="TR" style="font-size:10;">
<br />
<br />Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
<br />Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
<br />Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
<br />Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
<br />Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
<br />O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
<br />Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
<br />Ödlekler geçmiş basa, derken mertlik bozulmuş,
<br />Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
<br />Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
<br />Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adin,
<br />Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
<br />Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama
<br />Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.<o:p></o:p></span></b></p> <p class="MsoFootnoteText"><span style="" lang="TR"><o:p> </o:p></span></p> </div> </div> Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-74945687084306491792009-02-16T16:31:00.005+02:002009-02-16T16:45:37.392+02:00DİKKAT, AYI!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGX56lyKIcBBLpbJUHfG7VDAWTzx2DYTp5xlD2EsxGlvr7AM-Cq2TWpE88PyuDdV9OIMiOzSxSuR7nV2b32Yie9YOjsXFvJ4fKCQqL6jngJiyc4tCR_vzVIfAJBM9dvTRbRpIg3szhiro/s1600-h/039331863X.01._SCLZZZZZZZ_.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 213px; height: 318px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGX56lyKIcBBLpbJUHfG7VDAWTzx2DYTp5xlD2EsxGlvr7AM-Cq2TWpE88PyuDdV9OIMiOzSxSuR7nV2b32Yie9YOjsXFvJ4fKCQqL6jngJiyc4tCR_vzVIfAJBM9dvTRbRpIg3szhiro/s400/039331863X.01._SCLZZZZZZZ_.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5303403173909883778" border="0" /></a><br />90’ların sonunda İngilizce orijinalini okumuştum, <span style="font-style: italic;">Belkıs Dişbudak Çorakçı</span>’nın çevirisi “<span style="font-weight: bold;">Ayı Eve Dönüyor</span>” <span style="font-style: italic;">Aksoy Yayıncılık</span> tarafından 2001’de yayınlanmış. Yazarı, 1946 doğumlu New York sakini, müzisyen (caz davulcusu) ve müzik eleştirmeni <span style="font-style: italic;">Rafi Zabor</span> (1977’den beri meşhur “<span style="font-style: italic;">Musician</span>” dergisinde).<br /><br />Bu şaşırtıcı roman New York’un göbeğinde bir ayı oynatıcı ve ayısının sokak performansıyla açılıyor. Ayı bizim çok aşina olduğumuz “hamamda kızlar nasıl bayılır?” türünden numaralar yapıyor, sonra da ağzında tuttuğu şapkayla bahşiş topluyor. Siz, “New York’ta böyle bir şey var mı yahu?” derken, mesai bitiyor, ayı ve sahibi evlerine dönüyor. İçeri girerken ayı burnundaki halkayı çıkarıp bir kenara fırlatıyor, sahibi ise mutfağa girip buzdolabını açıyor. Ayı yorgun bir halde kendini koltuğa atarken, ayıcı mutfaktan sesleniyor, “bir bira içer misin?” Ayı, “evet, ver bir tane” diyor.<br /><br />Yani ayı konuşuyor. Okudukça anlıyoruz ki, konuşmakla da kalmıyor, çok akıllı uslu laflar ediyor ayı. Ortalama New Yorklu bir entelektüel ayımız! Bununla da kalmıyor, ayı müthiş saksafon çalıyor!<br /><br />Nitekim gecenin geç saatlerinde ikili çıkıp, kapanmakta olan caz kulüplerini dolaşıyorlar. Koca ayı yeterince ürkütücü, ama bir de konuştuğu duyulursa insanlar kalp krizi geçirebiliyor; zaten ayının üstün özelliklerini gizli tutmak gerekiyor. Ama müşteriler gittikten sonra hala kulüpte takılan usta cazcılar nedense ayının ayılığından hiç etkilenmiyor, sanki onun ayı olduğunun farkında değiller. “Benim ayı altocu, sizinle jam yapmak istiyor” deyince, cevap, “çalabiliyorsa buyursun.” Rafi Zabor, keyifli bir biçimde, tanınmış cazcı isimleri kullanmış kitapta. Ayımız sıklıkla <span style="font-style: italic;">Lester Bowie</span>, <span style="font-style: italic;">Ornette Coleman</span>, <span style="font-style: italic;">Billy Hart</span> ve <span style="font-style: italic;">Charlie Haden</span> gibi isimlerle düşüp kalkıyor. Stüdyoya girip,"<span style="font-style: italic;">Blues in Ursa Minor</span>" adlı bir albüm kaydediyor.<br /><br />Zabor’un 1979’da İstanbul’da şahit olduğu bir Çingene/ayı performansından aldığı esinle Konya’da yazdığı, her bölümü Rumi’den birkaç satırla açılan bu <span style="font-style: italic;">Pen/Faulkner</span> ödüllü öykü, bu derin ve düşünceli, hassas ruhlu ayının kökenleri ve gelişimini, müzik ve aşk yaşamını, kent ile doğa arasında gidip-gelmelerini anlatıyor. Âşık olduğu kadınla (insan) birkaç sayfa süren bir sevişme tasvirinin tuhaflığından, kendisini reddedilmiş hissedince evin bodrumunda kış uykusuna yatmaya karar vermesindeki şirinliğe kadar çok eğlenceli öğeler taşıyor.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjquZvlwQzz1Ov5J_1GHDj4o-PEhr7wy8gpmjzLYqWlx1sbqqMxRypmZyHL8-d2_6-fWOGYtlwSSnKSIduvLYnDahIpZD2Bcjy_MxeqHcmAQCv32Dp50vx91MUSDHnwTlgOakM3IN_Q0HI/s1600-h/05112921.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 156px; height: 230px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjquZvlwQzz1Ov5J_1GHDj4o-PEhr7wy8gpmjzLYqWlx1sbqqMxRypmZyHL8-d2_6-fWOGYtlwSSnKSIduvLYnDahIpZD2Bcjy_MxeqHcmAQCv32Dp50vx91MUSDHnwTlgOakM3IN_Q0HI/s400/05112921.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5303403362319244306" border="0" /></a>Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-82130793890712417432009-02-14T02:51:00.002+02:002009-02-14T02:57:23.175+02:00Hizb-ul Hayyam<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkScZCDSA3bCPqZzvzlWMxY-pAEXSYLxsUsvBe9HwgGtqUj-tl5bZ8OcTjn_6179rkW2UK4leeCPe8qwtWIrh2_bsDZYsMa9kYS61PymX3bGrlLVxcAoIc6XY56ffbcyodjUOS-9RSWNA/s1600-h/samarknd.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkScZCDSA3bCPqZzvzlWMxY-pAEXSYLxsUsvBe9HwgGtqUj-tl5bZ8OcTjn_6179rkW2UK4leeCPe8qwtWIrh2_bsDZYsMa9kYS61PymX3bGrlLVxcAoIc6XY56ffbcyodjUOS-9RSWNA/s400/samarknd.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5302450116125030882" /></a><br />Yaşadığımız bu toprak parçasının geçirdiği değişimi anlatmaya kitaplar yetmez. Onlarca, yüzlerce, hatta binlerce yıldan süzülen edim ve deneyler bir zirve noktasına gelmekte sanki. İnsanlar kitleler halinde sürükleniyor, güdümleniyor, öldürülüyor vs. İşler bombok, kafalar karmakarışık. Kişiler aidiyetlerini şaşırmış, hatta keçileri kaçırmış durumda. En akılcı bulgularla en aptalca kör inançlar bir arada. Umberto Eco Yeni Ortaçağ’da olduğumuzu söylüyor. Gerçekten de insanlığın çoktan aşmış olması gereken kara cehalet her yeri sarmış durumda.<br /><br />Öte yandan bu kargaşa içinde bazı şeyler biraz daha berraklaşıyor. Kimse ne yaptığını bilmeyince, bu ortak paydada buluşuyor. Ama bilinçsizliğin de alanları varmış gibi göründüğünden - farklı insanların bilinçsizlikleri farklı ejderhalar tarafından beslendiği için – kendi aralarında hizipleşiyorlar. Biri ‘bu taraf’ oluyor, diğeri de ‘öteki taraf’.<br /><br />Bir de ‘taraf’ olmayanlar var. ‘Tarafsızlık olmaz’ diyor diğer taraftarlar.<br /><br />Lübnanlı harika yazar Amin Malouf’un ‘Semerkand’ını* okudunuz mu? Aslında bu, üstünde çok söylentiler oluşmuş bir tarihi gerçekliğin öyküsü; üç adamın; Bunlardan biri İran Selçuklularının Baş veziri Nizam-ül Mülk, diğeri Terörizmin Piri Hasan Sabah, sonuncusu da büyük şair ve matematikçi Ömer Hayyam.<br /><br />Günümüzün aynasında hiçbir şeyin değişmediğini görebilirsiniz. Hangisi olmak isterdiniz bu üç adamdan?<br /><br />Bunlardan biri, “bu taraf”, istilacı Türklerle işbirliği yaparak ülkeyi çekip çeviren “büyük askeri deha” ve stratejici, statükonun adamı,<br /><br />Diğeri “karşı taraf”, işgalcilere karşı ulusal direnişin temsilcisi, kimine göre kahraman, kimlerine göre terörist,<br /><br />Sonuncusu ise “tarafsız”, vaktini şiir, düşünce, matematik, astronomi gibi “boş” şeylerle geçiren bir ehil keyif kişi…<br /><br />Şöyle bir casting yapılabilir:<br /><br />Melik Şah = Obama Bushson<br />Nizam = Recep Devlet Baykal & tüm Ortadoğulu işbirlikçiler<br />Hasan = Apo Bin Ladin el hatta Perinçek<br />Hayyam = Ben.<br /><br />Kimlerin arasında kalmışım, üstelik de illa birinden taraf görünmeye zorlanıyorum. Arkadaşlar sağ olsunlar aralarında hırlaşıp sonra bana dönüp, “sen hangimizden yanasın lan?” diyorlar.<br /><br />Yalnız mıyım burada?<br /><br />Çünkü yalnızsam, eh artık her türlü biyometrik ölçüte göre tamamen bir arızadan ibaret olduğumu kabul edeceğim. “Pekâlâ” diyeceğim, daha olmazsa bu tarafa ya da şu tarafa tutunuvereceğim.<br /><br />Ama pek yalnız da değilim galiba. Hatta en kalabalık biz miyiz ne?<br /><br />Tek başına “tarafsızlık” kabul edilmez bir şey madem; bir “taraf tutmayanlar tarafı” mı oluşturmak lazım belki de? Bir Hayyamist Cephe…<br /><br />Sloganımız, “Fark etmez” olabilir. Çünkü tarafların arasında fark yoktur. Bir tarafta dünyaya dayatılan korporatist sistemi yaşatmak için dünyanın iliğini sömüren emperyalist işgalcilerin ve işbirlikçilerinin arasındaki çöplük kavgası; yani benim tepemde faşistlerin mi borusu ötsün, yoksa şeriatçıların mı meselesi. Ve kitlelerin, sanki bu kavgadan bir çıkarları olabilecekmiş gibi bunlara taraf olup olan bitene aval-aval bakması.<br /><br />Öte yandan sorunların çaresi değil, parçası, hatta baş müsebbibi olma rolüne indirgenmiş, “imha” edilmeye koşullandırılmış muhalif gruplar. Şu ya da bu fikre ait olup da “asıl taraf”a kendini özümsettiremeyenler; dağa çıkıyor bunlar, çıkmayanı da sivil-mivil demeyip gebertebiliyorlar. Gerilla gibi görünüp Mafya gibi olabiliyorlar. Hepsi birbirine düşman!<br /><br />Zaten herkes birbirine düşman, Ergenekon terör örgütü, ama PKK bu örgütün yargılanmasını alkışlıyor. “Düşmanımın düşmanı benim de düşmanım, ya da dostum da olabilir, belli olmaz” felsefesi hüküm sürüyor. Bundan ala ortaçağ mı var?<br /><br />Biz kalkmışız bu dünyada müzik falan düşünüyoruz.<br /><a href=" http://www.amazon.ca/Samarkand-Amin-Maalouf/dp/0349106169"><br />http://www.amazon.ca/Samarkand-Amin-Maalouf/dp/0349106169</a><br /><br />Binlerce insan toplanalım bir yerde, ellerimizde Hizb-ul Hayyam bayrakları, “sonsuza kadar muhalif” pankartları, üstümüzde “tarafsız ve yararsız” tişörtleri, hep birlikte “Fark etmez! Fark etmez!’ diye tempo tutalım diyorumTurgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-17653535784811922792009-01-14T19:23:00.002+02:002009-01-14T19:29:33.259+02:00APC "Turgut"<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZfzAazHQ8uxLT-hxo-gGR9M_McQlilf5NOwS5VeouhdZsggDrAO3q4M_C0RoisjnZwjdjGdx8k5N3gc_nNks-DaPO1mvfa0vzuh09tyeyTmQPmBt06f_uWsCg1RmNeOEnm0UKPOhyphenhyphenPMA/s1600-h/Turgut.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZfzAazHQ8uxLT-hxo-gGR9M_McQlilf5NOwS5VeouhdZsggDrAO3q4M_C0RoisjnZwjdjGdx8k5N3gc_nNks-DaPO1mvfa0vzuh09tyeyTmQPmBt06f_uWsCg1RmNeOEnm0UKPOhyphenhyphenPMA/s400/Turgut.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5291202854378234770" /></a><br />"(...) had the good fortune to discover a new category of structures that occur only in a certain region of Mars. We are calling these 'Anomalous Pit Craters' (APCs). They are huge and mysterious dark pits (~50 to 250 meters across and sometimes more than 250 m deep) that may open into large underground caverns and likely provide access to large cave networks. We are trying to get funding to study a few similar structures that formed in Hawaii.<br /><br />(...)So as of now, you may be interested to know there is a mysterious deep dark pit on Mars named 'Turgut' (at coordinates: 239.64 E, 1.67 S, photo attached).<br /><br />(...)You can see the original spacecraft observations of the scene here:<br /><br /><a href="http://themis-data.asu.edu/img/V27475001">http://themis-data.asu.edu/img/V27475001</a><br /><a href="http://themis-data.asu.edu/img/V27188001">http://themis-data.asu.edu/img/V27188001</a><br /><br /><a href="http://www.agu.org/pubs/crossref/2007/2007GL030709.shtml">http://www.agu.org/pubs/crossref/2007/2007GL030709.shtml</a>"Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-57480817504273924822008-12-27T23:14:00.000+02:002008-12-27T23:15:27.681+02:00BİR PİPOM VAR...Bir pipom var yamalıklı<br />Palto giyerim alıklı<br />Oğlum kızım çarıklı<br />Mes giymemiş soyum benim<br /><br />İki gözüm görmez benim<br />Kimse halim sormaz benim<br />Beş gün evde durmaz benim<br />Gurbet oldu köyüm benim<br /><br />Bir eşim var kızıl sarı<br />Gubardır gezer saçları<br />Benim der dünya dilberi<br />Böyle düşmüş payım benim<br /><br />Sır saklamam sitir örtmem<br />Tangolardan otur örtmem<br />Hecap bilmem hatır örtmem<br />Olmaz olsun huyum benim<br /><br />Veysel sözün beş par'etmez<br />El bir taraf yare yetmez<br />Günah yanından hiç gitmez<br />Bilmiyorum ki neyim benimTurgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-75568683961901026162008-12-03T15:33:00.006+02:002008-12-03T17:57:16.625+02:00Krazy Kat!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdcZBv_T5L6-gj8UI4dWe0Ppy1wMber8apoUMPVukg2WbAZfl289HxmLZx8pNqFoH2QTRGqBAJTMbG8YuuqABnFjqQhf5PTS4bZSTPqAkZYlb7iAkH8WaUdDlj7uqLAcqzdTzhX8iKHuk/s1600-h/KrazyKat.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 400px; height: 308px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdcZBv_T5L6-gj8UI4dWe0Ppy1wMber8apoUMPVukg2WbAZfl289HxmLZx8pNqFoH2QTRGqBAJTMbG8YuuqABnFjqQhf5PTS4bZSTPqAkZYlb7iAkH8WaUdDlj7uqLAcqzdTzhX8iKHuk/s400/KrazyKat.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5275556696562374946" border="0" /></a><meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:usefelayout/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:PMingLiU; panose-1:2 1 6 1 0 1 1 1 1 1; mso-font-alt:新細明體; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} @font-face {font-family:"\@PMingLiU"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:PMingLiU; mso-ansi-language:EN-GB;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt; mso-para-margin:0in; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--><span style=""><span style="font-size:180%;">İlginç bir aşk üçgeni:</span> <span style="font-size:130%;">merkezinde saf ve tasasız (ve cinsiyeti belirsiz) bir kedi</span>, karşılıksız bir aşkla sevdiği ama ondan nefret eden bir fare ve kendisinin hiç umurunda olmayan kediye duyduğu aşkla, onu farenin saldırılarından korumaya çalışan bir köpek.<o:p></o:p></span> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="">
<br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="">Fare <b style=""><i style="">Ignatz</i></b>’ın tek amacı, <b style=""><i style="">Krazy Kat</i></b>’in kafasına bir tuğla çakmaktır. Krazy ise bu davranışı Ignatz’ın onu sevdiğine bir işaret olarak algılar. Ignatz’a engel olmak ve onu kodese tıkmak da Polis <b style=""><i style="">Offisa Pupp</i></b>’ın sarsılmaz misyonudur.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="">
<br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="">Amerikalı çizer <b style=""><i style="">George Herriman</i></b>’ın 1913 yıllından 1944’e kadar çizdiği yaklaşık 3,000 adet gazete bandının değişmez konusu budur. Ignatz tuğla atmaya çalışır, Krazy bunu sevgiyle karşılar, Pupp fareyi hapse atar.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="">
<br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="">Bu kadar basit bir temele oturmasına rağmen Krazy Kat, masum bir oyunbazlık ve şairane bir dille harmanlanmış sürrealist anlatımıyla belki de tarihte ‘ciddi sanat’ olarak kabul görmüş ilk çizgi romandır. Çağımızda da birçok çizgi sanatçısı Herriman’ı önemli bir etken olarak sayar.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="">
<br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="">Sahne esas olarak <b style=""><i style="">Arizona</i></b>’nın <b style=""><i style="">Coconino</i></b> bölgesinin düşsel bir yansımasıdır, Herriman sayfaları tipik olarak <b style=""><i style="">Boyalı Çöl</i></b>’de görülen peyzajlarla doldurur. Kişiler yerinden kıpırdamasa bile, arka planlar panelden panele aniden değişir. Sıklıkla <b style=""><i style="">Navajo</i></b> çömlekleri ve <b style=""><i style="">Tex-Mex</i></b> kültürüne atıflar göze çarpar. Dil örgüsü tuhaf ve sıklıkla aliterasyonlu, fonetik yazılmış diyaloglarla güçlü bir şiirsel duyarlılığı yansıtır.</span></p><p class="MsoNormal">
<br /></p><p class="MsoNormal"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYlIjswxy-b53rasI59qMyRNqbBL2Sz9vePrO42hZHmlkndTr1jkx5vteMOD0Hu2faAJK-3YXHnf4n9jZ5GSYnNyT82d364qrfJcofgo-wK6U-eDxAPPaVq6O9V_vj5JB9-15BVO6whR4/s1600-h/Ignatzoffisapuppkrazy.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 276px; height: 223px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYlIjswxy-b53rasI59qMyRNqbBL2Sz9vePrO42hZHmlkndTr1jkx5vteMOD0Hu2faAJK-3YXHnf4n9jZ5GSYnNyT82d364qrfJcofgo-wK6U-eDxAPPaVq6O9V_vj5JB9-15BVO6whR4/s400/Ignatzoffisapuppkrazy.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5275558106469506930" border="0" /></a>
<br /><span style=""><o:p></o:p></span></p>
<br />
<br />Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-69397949850051075312008-11-29T15:06:00.030+02:002008-11-30T12:43:38.765+02:00BÜYÜK MAVİ<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi28iFD5cj_RDf6bIHoLWIk_PwuCiA4_TV7NsHWlcznFxsQEKzXJAVgGKhB5e-G3n156LKsQ7bBcWmuHfL8Jys4huzdmx5atxukCzWTDqOgdS7r1j5R2bM72cKmKaJGTd4oUsFlHYdmRKs/s1600-h/b&w-blueweb.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 250px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi28iFD5cj_RDf6bIHoLWIk_PwuCiA4_TV7NsHWlcznFxsQEKzXJAVgGKhB5e-G3n156LKsQ7bBcWmuHfL8Jys4huzdmx5atxukCzWTDqOgdS7r1j5R2bM72cKmKaJGTd4oUsFlHYdmRKs/s400/b&w-blueweb.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5274136582459769778" border="0" /></a>
<br /><meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><div style="text-align: left;"><link rel="File-List" href="file:///D:%5CDOCUME%7E1%5CBerkes%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:usefelayout/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:PMingLiU; panose-1:2 1 6 1 0 1 1 1 1 1; mso-font-alt:新細明體; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} @font-face {font-family:"\@PMingLiU"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:PMingLiU; mso-ansi-language:EN-GB;} p {mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0in; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0in; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:PMingLiU;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} /* List Definitions */ @list l0 {mso-list-id:184558946; mso-list-template-ids:-1459949390;} @list l0:level1 {mso-level-tab-stop:.5in; mso-level-number-position:left; text-indent:-.25in;} ol {margin-bottom:0in;} ul {margin-bottom:0in;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt; mso-para-margin:0in; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--><span style="font-size:180%;"><b style=""><span style="">Mavi Balina</span></b></span><span style="font-size:100%;"> <span style="font-size:130%;">(<i>Balaenoptera musculus</i>)</span>, balinalar alttakımına ait bir deniz memelisidir. <b style="">34</b> <b style="">metre</b>ye yakın boyu ve <b style="">180</b> <b style="">metrik ton</b>u aşan ağırlığıyla, tarih boyunca <span style="font-weight: bold;font-size:130%;" >var olmuş en büyük hayvan</span> olduğu düşünülmektedir.<o:p></o:p></span></div><div style="text-align: left;"> </div><p style="text-align: left;" class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;"><o:p> </o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: left;"><span style="font-size:100%;">Bir Mavi Balinanın sadece dilinin ağırlığı <b style="">2.7 ton</b> civarındadır. Ağzına <span style="font-weight: bold;">90 ton</span> su ya da yiyecek sığabilir. Ama Büyük Mavi’nin yutağı en çok bir <span style="font-weight: bold;">basket topu</span>nun geçebileceği genişliktedir.<o:p></o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p style="text-align: left;" class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;"><o:p> </o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: left;"><span style="font-size:100%;">Mavi Balinanın <b style="">600 kilogram</b>lık yüreği, bilinen en büyük yürektir. Balina yavrusu <b style="">10–12 ay</b> süren bir gebelik döneminden sonra doğduğunda <b style="">2,700 kilogram</b>, yani büyük bir hipopotama eş ağırlıktadır ve günde yaklaşık <b style="">400 litre</b> süt içerek ve <span style="font-weight: bold;">24 saatte </span><b style="">90 kilogram</b> alarak büyür.<o:p></o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p style="text-align: left;" class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;"><o:p> </o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: left;"><span style="font-size:100%;">Yaşam zincirinin en tepesindeki bu dev varlık, esas olarak yemek zincirinin en altında yer alan <b style=""><i style="">zooplankton</i></b> türü hayvancıklarla, özellikle <b style="">1–2 santimlik <i style="">krill</i></b> denen minik karideslerle beslenir. Günde <b style="">3,600 kilogram</b>a yakın krill tüketebilir. Bunun için gündüzleri <b style="">100 metre</b>den fazla derinliklere dalabilir, <b style="">36 dakika</b>ya kadar su altında kalabilir.<o:p></o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p style="text-align: left;" class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;"><o:p> </o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: left;"><span style="font-size:100%;">Yaklaşık <b style="">80 yıl</b> yaşadıkları tahmin edilmektedir.</span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: left;">
<br /></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt; text-align: center;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://en.wikipedia.org/wiki/Zooplankton"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 200px; height: 115px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsXBHYy72n0V3jE5QD0rzD_uRq7hr1pEzP35cuP8f95LDgBFS6uYAMsvoB0YxjjITDDW9YPKw01rbQoGpcuL-4mcF10my30M0aVdYgPWt1fbq9ZJ6Gt7kh3TMmQKT06qFj51Hh0xWnfoE/s400/krill.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5274071084159848018" border="0" /><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-size:78%;" >krill (<i>Meganyctiphanes norvegica</i>)</span></a><span style=""><o:p></o:p></span></p><div style="text-align: left;"> </div><p style="text-indent: 0.25in; text-align: left;">Cummings ve Thompson adlı araştırmacıların 1971’de belirlediğine göre Büyük Mavi’nin çıkardığı ses kaynağında <b style="">155 ile 188 desibel</b> arasındadır. <b style="">10 ile 40 Hertz</b> arasında, <b style="">10 ile 30 saniye</b> süren şarkılar söyler. Sri Lanka açıklarında kaydedilen bir grup Mavi, tıpkı yakın akrabaları Kambur Balinalar gibi, her biri <b style="">2 dakika</b> sürebilen, <b style="">dört nota</b>dan oluşan melodiler üretir. Bu seslendirmenin nedeni bilinmemektedir. Altı olası neden öne sürülmüştür:</p><div style="text-align: left;"> </div><ol style="text-align: left;" start="1" type="1"><li class="MsoNormal"><span style="">Bireyler arası mesafenin korunması,<o:p></o:p></span></li><li class="MsoNormal"><span style="">Tür ya da birey tanıma,<o:p></o:p></span></li><li class="MsoNormal"><span style="">Bağlamsal bilgi iletimi (beslenme, alarm, kur yapma gibi),<o:p></o:p></span></li><li class="MsoNormal"><span style="">Sosyal örgütlenme (dişi ve erkekler arsında irtibat çağrıları gibi),<o:p></o:p></span></li><li class="MsoNormal"><span style="">Topografik yapıları konumlandırma,<o:p></o:p></span></li><li class="MsoNormal"><span style="">Av kaynaklarını konumlandırma.<o:p></o:p></span></li></ol><div style="text-align: left;"> </div><p class="MsoNormal" style="text-indent: 0.25in; text-align: left; color: rgb(51, 0, 153);"><span style="">
<br /></span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 0.25in; text-align: left;"><span style=""><a style="color: rgb(51, 0, 153);" href="http://www.new.facebook.com/group.php?gid=7251222651">Yirminci Yüzyılın başına kadar tüm okyanuslarda çok sayıda Mavi Balina yaşamaktaydı. 1966’da uluslararası kamuoyu duruma el koyuncaya kadar<span style="font-size:130%;"> kırk yıl boyunca soylarını tüketmecesine avlandılar</span>. 2002 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre <span style="font-size:180%;">dünya çapında en az <b style="">5 grup</b> halinde yaşayan <b style="">5,000</b> ile <b style="">12,000</b> Mavi Balina kaldığı tahmin ediliyor</span>. </a><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style=""><span style=""><o:p></o:p></span></p> Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-89725073427378663182008-11-27T18:18:00.000+02:002008-11-27T22:09:27.001+02:00ABİDİN<meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///D:%5CDOCUME%7E1%5CBerkes%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:usefelayout/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><style> <!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-language:TR; mso-no-proof:yes;} @page Section1 {size:8.5in 11.0in; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt; mso-para-margin:0in; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--> <p class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;">sen, mutluluğun websitesini yapabilir misin abidin?
<br />işin html’sine kaçmadan ama
<br />gül yanaklı faresini gezdiren
<br />melek yüzlü sörfçünün resmini değil
<br />ne
<br />mavi ekranlı screensaver’da yüzen kırmızı balığın
<br />ne de
<br />al çeperli apple’ın
<br />
<br />2008 yaz ortasındaki vista'nın resmini yapabilir misin?
<br />
<br />çok şükür, çok şükür
<br />bugünleri de gördüm
<br />resetlesem gam yemem gayrinin
<br />websitesini yapabilir misin üstad?</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;">
<br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size:100%;"><span style="font-style: italic;font-size:78%;" >(Nazım'dan özürlerimle:))</span>
<br /></span></p> Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-47389144353079986482008-11-25T13:57:00.001+02:002008-11-26T01:19:54.045+02:00THE ATLAS OF MISTY CONTINENTS<meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///D:%5CDOCUME%7E1%5CBerkes%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><o:smarttagtype namespaceuri="urn:schemas-microsoft-com:office:smarttags" name="PersonName"></o:smarttagtype><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:usefelayout/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><!--[if !mso]><object classid="clsid:38481807-CA0E-42D2-BF39-B33AF135CC4D" id="ieooui"></object> <style> st1\:*{behavior:url(#ieooui) } </style> <![endif]--><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:PMingLiU; panose-1:2 1 6 1 0 1 1 1 1 1; mso-font-alt:HYSinMun-MyeongJo; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} @font-face {font-family:"\@PMingLiU"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:PMingLiU; mso-ansi-language:EN-GB;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt; mso-para-margin:0in; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--> <p class="MsoNormal"><meta equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 11"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///D:%5CDOCUME%7E1%5CBerkes%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><o:smarttagtype namespaceuri="urn:schemas-microsoft-com:office:smarttags" name="PersonName"></o:smarttagtype><!--[if gte mso 9]><xml> <w:worddocument> <w:view>Normal</w:View> <w:zoom>0</w:Zoom> <w:hyphenationzone>21</w:HyphenationZone> <w:punctuationkerning/> <w:validateagainstschemas/> <w:saveifxmlinvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid> <w:ignoremixedcontent>false</w:IgnoreMixedContent> <w:alwaysshowplaceholdertext>false</w:AlwaysShowPlaceholderText> <w:compatibility> <w:breakwrappedtables/> <w:snaptogridincell/> <w:wraptextwithpunct/> <w:useasianbreakrules/> <w:dontgrowautofit/> <w:usefelayout/> </w:Compatibility> <w:browserlevel>MicrosoftInternetExplorer4</w:BrowserLevel> </w:WordDocument> </xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml> <w:latentstyles deflockedstate="false" latentstylecount="156"> </w:LatentStyles> </xml><![endif]--><!--[if !mso]><object classid="clsid:38481807-CA0E-42D2-BF39-B33AF135CC4D" id="ieooui"></object> <style> st1\:*{behavior:url(#ieooui) } </style> <![endif]--><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:PMingLiU; panose-1:2 1 6 1 0 1 1 1 1 1; mso-font-alt:HYSinMun-MyeongJo; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} @font-face {font-family:"\@PMingLiU"; panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0; mso-font-charset:136; mso-generic-font-family:auto; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:1 134742016 16 0 1048576 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:PMingLiU; mso-ansi-language:EN-GB;} @page Section1 {size:8.5in 11.0in; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style><!--[if gte mso 10]> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt; mso-para-margin:0in; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} </style> <![endif]--> </p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style=""> <o:p></o:p>Çeviriden söz etmişken, son zamanlarda en çok keyif veren iş Milli Saraylar Dairesi için yaptığım, <i style="">Güller Karahüseyin</i>’in 19. yüzyıl Osmanlı sarayları aydınlatma araçları koleksiyonu üzerinde yaptığı “<b style="">Bir Döneme Işık Tutanlar” </b>başlıklı<b style=""> </b>araştırmasını İngilizceye çevirmek oldu. Tamamlanmak üzere.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">Ama bugüne kadar yapılmış en keyifli çevirilerin başında <i style="">İhsan Oktay Anar</i>’ın “<b style="">Puslu Kıtalar Atlası</b>”nı saymam gerekir. Bu ilginç macera bugünlerde yeniden gündeme geldi benim için.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">1996 sularında kadim dostum <i style="">Osman Yener</i> vasıtasıyla keşfettiğim Atlas’a hayran olmuştuk. Sıklıkla her iki dilde de bir yazıya çok tutulunca onu diğer dile çevirme arzusu uyanır. Zamanla, <i style="">İletişim</i> yayınları için editörlük ve çevirmenlik yapan Osman’<st1:personname productid="la Atlas" st="on">la Atlas</st1:personname>’ın çevrilebilirliğini tartıştık. Anar Osmanlıca dağarcığına öyle bir sihirli çomak sokmuş ki, bu uykulu sözcükler Osmanlı’yı güncele taşıyan rengârenk bir mizahi örgü yaratmış (ne dedim ben?). Aslında sorun İngilizcede bu sözcüklerin olmaması değil, olması! Yani bizim bugün yaşayan dilimizde artık pek var olmayan bu sözcükler, bazen en ağdalı biçimlerde bile, İngilizcede var.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">Oysa normal okuyucu için Puslu Kıtalar Atlası’nın atmosferini canlı tutan şeylerden biri, bu ‘zor anlaşılırlığı’ belki de, bu gizemli sözcüklerin küflerini üfleyip çözmekle uğraşmanın ayinsel, skolâstik havası. Biraz <i style="">Eco</i>’nun <i style="">Salvatore</i>’sinin konuştuğu karma dili deşifre etmenin keyfi gibi. Her iki yazar da kendi orta çağlarının gizemli karanlığını anlatırken bu aracı kullanıyor. Aynı aracın yarattığı mizahi tat da Anar’da daha yoğun. Nasıl olmasın ki? Gerçekten komik bir yolculuğa çıkacağımız romanın daha ilk cümlesinden bellidir, en Osmanlıcadan anlamayan okurun bile ilk cümlenin o ciddi – hatta ürkütücü – ağdasının içinde ‘<i style="">ehli dubara</i>’ gibi bir ifade görünce anlayacağı gibi. Sözlüğe başvurup, <i style="">erbab-ı livata</i>’nın da ne demek olduğunu öğrenen okur, artık bu kitabı bitirmeden elinden bırakamaz.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">Dolayısıyla bu kitabın İngilizcesinin orijinali kadar komik ve gizemli olması beklenemez. Hatta İngilizcenin ‘aşırı anlaşılırlığı’ bir ölçüde yapıtın ‘anlaşılmazlık üstüne kurulu anlaşılırlığına’ ters düşebilir. Yine de kitabın tümünde olmasa bile, yazar upuzun cümlelerle, listelerle ve ağdalı sözcük seçimleriyle de aynı arkaik havayı yaratıyor, bunları İngilizcede yansıtmak da gayet mümkün. O halde:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size:78%;"><b style="">“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostaniniye derler tarrakası meşhur bir kent vardır.”<o:p></o:p></b></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size:78%;"><b style=""><o:p> </o:p></b></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">…cümlesi;<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><b style=""><span lang="EN-GB" style="font-size:10;"><span style="font-size:78%;">“Gnostics, agnostics, and masters of duplicity, keepers of chastity, experts of inebriation, and connoisseurs of sodomy all have rumoured and declared, narrated and revealed that, 7079 years after the origin of the universe, 1681 years after Jesus the Saviour and 1092 years after the Hegira there was a city by the name of Kostantiniye, notorious for its racket.”</span><o:p></o:p></span></b></p> <p class="MsoNormal"><b style=""><span lang="EN-GB" style="font-size:10;"><o:p> </o:p></span></b></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">…olarak ifade edilebilir. Ne denli <i style="">verbatim</i> çevirmeye çalışsak da bazı kayıplar engellenemiyor; örneğin ‘kun-ı Kâinat’ aslında ‘</span><span style="" lang="EN-US">orifice of the universe</span><span style="">’ olmalı belki de! Ayrıca kasıtlı mı bilmem, ama Konstantiniye’nin de Kostantiniye diye yazılmış olması da bir ipucu bana göre, çünkü bugün bile etkili olan dilbilgimizdeki delikler de o arkaik ortaçağ karanlığının bir parçası sanki. Yine de Anar hicvinde sıkça duyulan bilgiç, ağdalı, yalan yanlış konuşan, doğruluğu bol kelime ve gereksiz ama rengarenk ayrıntı vermekten menkul o ses,<span style=""> </span>bir ölçüde İngilizcede de tınlıyor sanki. Örneğin ‘</span><span lang="EN-GB">connoisseurs of sodomy’, </span><span style="">aynı ölçüde şaşırtıcı olmasa da, ‘ehli livata’ için fena bir karşılık değil.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">İlk cümleyi aştıktan sonra üstüme vazife edip kitabı çevirmeye başladım, durup dururken. <span style=""> </span>İş “Daha ne kadar gidebilirim?” gibi bir çalışmaya dönüştü. Biraz ilerleyince Osman ilk 15–20 sayfayı İletişim’e götürdü, onlar da bunu bir tanıtımlarına bastılar. Bu vesileyle Sayın Anar’da uğraşımdan haberdar oldu ve benimle temasa geçti. Böyle olunca da çeviriyi tamamlamak farz oldu. Bitirmeme 5–10 sayfa kala, Yapı Kredi Yayınları da bu işi desteklemeye karar verdi. Sonuçta, belki de hayatımda ilk kez, tamamen zevk için yaptığım bir iş karşılığında bana para ödenmiş oldu!<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">Ama Puslu Kıtalar Atlası ne yazık ki hala “İngiliz okurla buluşamadı”. Sanırım bunun asıl nedeni de konuyla ilgili kişilerin kitap pazarlama işlerine pek kafa yormamaları. Herhalde bir gün olur.</span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"></p><p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="">Derken bir yıl kadar önce, Anar virüsünü kapmış kadim dostlardan biri, üstat İlban Ertem müthiş bir projeye girişti: Puslu Kıtalar Atlası’nı resimli roman olarak çizmek! Bittiği zaman gerçek bir başyapıt olacak olan bu uzun soluklu – ve hayli sessiz – çalışmayı yakından izliyorum. Görüleceği gibi, Ertem’in yaptığı Atlas’ı kuru kuruya resimlemek değil, Anar’ın bu başyapıtının Türk yazınında açtığa çığıra koşut bir okul yaratıyor.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <b style=""><span style=";font-family:";font-size:10;" >25 Kasım 2008 Salı</span></b><p></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> <p class="MsoNormal"><span style=""><o:p> </o:p></span></p> Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-49908908007342392302008-11-24T18:09:00.003+02:002008-11-30T12:45:45.629+02:00PROJECT: KARAKUTU<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6txx2xdBAg9LCNmNU19883BW9jkgNInN2dQ3KTI5FDepVu9EBTv4spz5pCuWplkMu9xGzdwh8GurK6Kx8uSse9veByLtxrIC-zy9dLgp83C0NphtOk9Ar01ZTZ_89pgw-u8OBVHib9Jc/s1600-h/kk.png"><span style="font-size:180%;"></span></a><span style="font-size:180%;"><a class="url"><span style="color: rgb(102, 51, 0);">myspace.com/turgutberkes</span><br /><span style="font-size:85%;"><span style="color: rgb(102, 102, 102);">karakutu.info hala atıl, yeniden tasarlanıyor...</span></span></a></span><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 140px; height: 140px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6txx2xdBAg9LCNmNU19883BW9jkgNInN2dQ3KTI5FDepVu9EBTv4spz5pCuWplkMu9xGzdwh8GurK6Kx8uSse9veByLtxrIC-zy9dLgp83C0NphtOk9Ar01ZTZ_89pgw-u8OBVHib9Jc/s400/kk.png" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5273267384758967058" border="0" /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJDGhCzJQVjuSnj6l3LJEWMn4YUbu77xfhq_IMTUorXMUKbjgqxe5x8yoszkhYASPanb1yra09mqFtOV8HB-5Kj0IJZJoKpu2n9ZxIn72AQ_QYkVt0SNrmFfjaR7nmAWoaCO3Z_Nx9LS8/s1600-h/esin.karakutu.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJDGhCzJQVjuSnj6l3LJEWMn4YUbu77xfhq_IMTUorXMUKbjgqxe5x8yoszkhYASPanb1yra09mqFtOV8HB-5Kj0IJZJoKpu2n9ZxIn72AQ_QYkVt0SNrmFfjaR7nmAWoaCO3Z_Nx9LS8/s400/esin.karakutu.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5274166854992255218" border="0" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_NxQcECnckdyBeugvfTpcwMVZvC0y2VNp8hSESSYERB1SvdQZtkifgvQAjEul4R5phJjbE10Q2ednqQHYLq3-oOyWdyNqaCUYOw6tgnTiOKip4VFim60A5U5FQ_g72egWjgFMkaYhowQ/s1600-h/K.K.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 399px; height: 418px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_NxQcECnckdyBeugvfTpcwMVZvC0y2VNp8hSESSYERB1SvdQZtkifgvQAjEul4R5phJjbE10Q2ednqQHYLq3-oOyWdyNqaCUYOw6tgnTiOKip4VFim60A5U5FQ_g72egWjgFMkaYhowQ/s400/K.K.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5274166713271122770" border="0" /></a><br /><br /><br /><script type="text/javascript">var uUrl = "myspace.com/turgutberkes"; var uHref = "http://www.myspace.com/turgutberkes"; document.write("<span style="\">"); if(uUrl.length>24){ document.write("<a href="\" class="\">"); document.write(uUrl.substring(0,24) + "..."); document.write("</a>"); document.write("<a href="\" id="'urlTitle'" class="\">" + uUrl + "</a>"); }else{ document.write("<a href="\" class="\">"); document.write(uUrl); document.write("</a>"); } document.write("</span>"); </script><span style="font-size:180%;"><a class="url"><span style="font-size:85%;"><span style="color: rgb(102, 102, 102);"><br /></span></span></a></span><a class="url"><br /></a><a class="url"><span style="font-size:78%;"><span style="font-style: italic;"><span style="font-weight: bold;"></span></span></span><br /></a><span style="font-size:180%;"><a class="url"><span style="font-size:85%;"><span style="color: rgb(102, 102, 102);"><br /></span></span></a></span><a class="url"><span style="font-size:78%;"></span></a><span style="font-size:78%;"><a class="url">"Kış Neden Var?" ve "İçimizdeki DÜnya" -<span style="font-style: italic;"> <span style="font-weight: bold;">Esin Özbek</span></span></a></span>Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8530351005633151664.post-44669369053644506972008-11-24T17:37:00.000+02:002008-11-25T14:45:21.252+02:00Farilya, Sonbahar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5-_dNb2kOhbFq1oZLadOe_soQGuDdmXBNbFP-BgoD4Jzz8Gk-ngIs-RlGZQ3RyBSgSeNGo3oCQ0p_8i7ecrOUHCdxBMwa97KsnZoimt0xTUxR2L8VvFYidX2oe-XfZE8_NQYdx_MouP0/s1600-h/rock'n'roll.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5-_dNb2kOhbFq1oZLadOe_soQGuDdmXBNbFP-BgoD4Jzz8Gk-ngIs-RlGZQ3RyBSgSeNGo3oCQ0p_8i7ecrOUHCdxBMwa97KsnZoimt0xTUxR2L8VvFYidX2oe-XfZE8_NQYdx_MouP0/s400/rock'n'roll.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5272466120506847410" border="0" /></a><br /><span style="font-size:180%;">İstanbul’da paldır küldür bir hayat yaşarken birdenbire kendimizi bu cennet köşesinde bulalı yaklaşık üç ay oluyor.</span><br /><br />Aklımızdan bile geçmezken, bir-iki gün içinde buraya gelmeye karar veriyoruz – hatta başka seçenek kalmıyor, karar kendini alıyor – ve geliyoruz.<br /><br />Üstelik dünyanın bu köşesi oldum olası beni buraya çekmiş, ama bir gün, üstelik de şu anda bulunduğumuz noktasına, hem de seçeneksiz olarak gelip yerleşmek yine de olağanüstü bir durum.<br /><br />Üstelik körün istediği bir göz, umulanın çok üstünde iki göz oda, bakla sofa vs. denize iki adım, plaj tenha, hayret! Deniz güzel ve bomboş, hayret!<br /><br />Ürpertici bir biçimde de yepyeni bir yaşam bekliyor bizi; her şey hem aynı, hem tamamen farklı. Herkes yine gündelik işinin peşinde, ama doğa bastıracağa benziyor kış gelirken, böyle bir arka planın önünde yaşamak şimdiden çok çekici. Ama bir yandan da yalıtılmışlık duygusu yaşanacak besbelli, mevsim bittiği andan itibaren 60–70 kişiyiz bu mevkide. Araba falan da yok, dolayısıyla çok nadir olası dost ziyaretleşmelerinin dışında pek bir faaliyet olmayacak 5–6 ay boyunca.<br /><br />Öte yandan istesem ne kadar yalıtabilirim ki kendimi? Telefon var, internet var, dünyayla her türlü temas var. Büyük şehirde olsam bundan daha fazlasını kullanabilecek miyim?<br /><br />Ve gecenin sessizliğinde, yaratıcı sıvılar akabiliyor vallahi; şu mübarek Ramazan gecesinde, ben bu kıyıda oturmuş bu satırları yazıyorum. Tabii yine sapına kadar komünistim, sadece yukarıdan bu Akdeniz Kıyı Köyünde Müstakil Deniz Kenarı Villa Sahibi rolüne aktarılmışım şu sıralarda, ama yine asgari koşullarda yaşanacak, durum bu. Kışın nasıl ısınacağımız pek belli değil, mesela.<br /><br />Yani cennetteyiz, ama her şey günlük gidişata bağlı. Bize böyle bir üs verildi ve “haydi bakalım ne yapacaksınız şimdi” dendi. Haydi bakalım. Her masaldan bir mesel çıkmalı.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEift-50zuhDkad-tocqLssFzUGe5d4-Ty_DNkcAWabQHnzfTTA_0kwVIu96hGzqowR3zKzAJ7rkoR3P0p-fs9KulR8jPRI2b4SrYDcqjgwVCdJrjSyhrfmzGSnVkFtmTGGIN3igBVOkgGI/s1600-h/7+-+35+X+25+Aquarelle.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 281px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEift-50zuhDkad-tocqLssFzUGe5d4-Ty_DNkcAWabQHnzfTTA_0kwVIu96hGzqowR3zKzAJ7rkoR3P0p-fs9KulR8jPRI2b4SrYDcqjgwVCdJrjSyhrfmzGSnVkFtmTGGIN3igBVOkgGI/s400/7+-+35+X+25+Aquarelle.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5272252614191517122" border="0" /></a><br /><br /><span style="font-weight: bold;font-size:180%;" >BÖLGESEL ÇAĞRIŞIMLAR - I</span><br /><br /><span style="font-size:130%;">Bölgenin yarattığı çağrışımlar çok güçlü</span>. Buralara ilk 1969 yazında, lise son sınıf bitirmiş, evle papaz olmuş, bir velet olarak geldim. ’69 model Ankara/İstanbul karma çiçek çocuklarıydık biz bir nevi, yaşları 16 ile bilemedin 23 arasında, bazıları (benim gibi) İngilizce <span style="font-style: italic;">Timothy Leary</span> ve <span style="font-style: italic;">Aldous Huxley</span>’leri okuyabilecek kadar kolej mezunu, saçını uzatmış, ‘hippi olmuş’ tripten tribe koşan taze gençler… Onlar kendilerini bilirler… Adanın çeşitli bölgelerinde kamp kuran ve sık-sık karşılaşıp karışan toplam 40–50 kişiden bahsediyorum. Bu topluluk o günden bu güne bir yandan bazı zayiatlar vermekle beraber, ülkenin kültürüne derin katkıları olmuş kişiler üretmiştir.<br /><br />Bu kişiler buralarda bölgeyi bizden önce keşfetmiş ‘turist’lerle de karşılaşırlar o bir-kaç yıllık ‘hippi dönemi’nde. 1968–72 arası ülkem ‘Yeni İpek Yolu’nun bir durağıdır, batıdan doğuya karayoluyla akın eden gezginlerin geçtiği ve bazıları da buraları bulmuştur bile. O yıllarda, uluslararası müzisyenler blues çalmıştır geceleri mendirekte.<br /><br />Veletlerin hepsinde bir mono <span style="font-style: italic;">Philips </span>kaset teyp vardır mutlaka. <span style="font-style: italic;">Pink Floyd “Echoes”</span> dinlenir geceleri binlerce yıldızın altında, elektrik olmayan köylerde, <span style="font-style: italic;">King Crimson “Islands”</span> dinlenir o mono teypten. Bir de torba dolusu kaset. Hemen hepsi orijinal plaktan korsan kopya elbette… Aynı yıllarda uçları git gide sivrileşen çeşitli renklerde ispirtolu kalemler pek revaçtadır, kopya kasetlerin boş kapaklarına, içerik hakkında bilgi yazma gereksinimi, resme yatkın birçok kişinin kapakları gitgide resimlerle süslemesine yol açar. Kaset kapağının alanının da küçüklüğü nedeniyle sanırım, aynı anda <span style="font-style: italic;">Huxley</span>’nin <span style="font-style: italic;">Vermeer </span>resimlerinde gördüğü moleküler yapıyla benzeştiği için ortaya çıkan bir nokta-nokta resim yapma tekniği, kısa zamanda herkese yayılır. <span style="font-style: italic; font-weight: bold;">Erken Türk Hippi Puantilizmi</span> doğmuştur. Kim bilir kaç yüz kayıp kopya <span style="font-style: italic;">Neil Young</span> ya da <span style="font-style: italic;">Jethro Tull</span> albümü bu şekilde orijinal bir kapağa kavuşmuştur, acaba var mıdır yaklaşık örnekler kimsenin elinde? Dahası, bazılarımız bu işi gitgide abartarak ressamsı boyutlara getirmiştir, gerçek sanat eserleri üretmiştir, bu da bir gerçek.<br /><br />Buraları adamı ressam eder, bu da ayrı bir gerçek.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWu4zSkFq3DY6GFuV1rB_zcYTRCnzOizBUcf75qqfWTweDLR3ITP5a2oVbEs8S8HhyIsk4jcGBmhQUZpovVDZIW1UlZDU2xJz0vQTbJLDmWjYzQWFkOK0SQpIM22AM3EoRFpeFhFVnykY/s1600-h/karzek1+copy+copy.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 269px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWu4zSkFq3DY6GFuV1rB_zcYTRCnzOizBUcf75qqfWTweDLR3ITP5a2oVbEs8S8HhyIsk4jcGBmhQUZpovVDZIW1UlZDU2xJz0vQTbJLDmWjYzQWFkOK0SQpIM22AM3EoRFpeFhFVnykY/s400/karzek1+copy+copy.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5272254307141285090" border="0" /></a><br /><span style="font-size:78%;">(Bu nefis örnek Bodrum'lu Puantilist Usta</span><span style="font-style: italic;font-size:78%;" > Müfit Karzek</span><span style="font-size:78%;">'ten</span><span style="font-style: italic;font-size:78%;" >, "Nokta Vuruşları" </span><span style="font-weight: bold;font-size:78%;" ><a href="http://www.mufitkarzek.com/"><span style="font-family:arial,sans-serif;"><span style="color: rgb(0, 128, 0);">www.mufitkarzek.com</span></span></a></span><span style="font-style: italic;font-size:78%;" >)</span><br /><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-weight: bold;font-size:78%;" >(08 Eylül 2008 Pazartesi)</span><br /></div><br /><br />Çeviri yapıyorum para kazanmak için. Pahalı bir çevirmenim. En pahalı çevirmenim belki. O yüzden çok az iş geliyor, az çalışıp, az kazanıyorum.<br /><br />Esas olarak teknik, hukuk, tıbbi, tarihi, haber vs. işler paralı işler tabii. Edebi eserler de çeviriyorum. Türkiye’de edebi eser çevirisi çok para kazandıran bir iş değil. İngilizceden Türkçeye edebi çeviriler için genellikle komik ücretler ödeniyor. Türkçeden İngilizceye çevirdiğiniz zaman daha iyi kazanma şansınız var, ama burada da talep çok zayıf. İngilizceye çevrilmeyi gerektiren çok az Türkçe metin var maalesef.<br /><br />Genel anlamda “teknik” bir çevirmen olduğumdan olsa gerek, <span style="font-style: italic;">literatim </span>çevirme eğilimim kuvvetlidir. Çoğu edebi çeviride de asla sadık kalmak önemlidir. Örneğin Borges’in kelime seçimi o kadar ağırlıklıdır ki, beni hep sözcük temelinde çevirmeye zorlamıştır. <span style="font-style: italic;">Borges </span>gibi bir sözcük kimyagerinin her sözüne sadık kalmak gerekir gibi gelir bana.<br /><br />Bunları düşünürken Can Yücel’in şu Shakespeare çevirisine takıldım:<br /><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-weight: bold;">Sonnet 66</span><br /><br />Tired with all these, for restful death I cry,<br />As, to behold desert a beggar born,<br />And needy nothing trimm'd in jollity,<br />And purest faith unhappily forsworn,<br />And guilded honour shamefully misplaced,<br />And maiden virtue rudely strumpeted,<br />And right perfection wrongfully disgraced,<br />And strength by limping sway disabled,<br />And art made tongue-tied by authority,<br />And folly doctor-like controlling skill,<br />And simple truth miscall'd simplicity,<br />And captive good attending captain ill:<br />Tired with all these, from these would I be gone,<br />Save that, to die, I leave my love alone.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">66. Sone</span><br /><br />Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,<br />Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.<br />Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,<br />Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,<br />Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,<br />O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,<br />Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,<br />Ödlekler geçmiş basa, derken mertlik bozulmuş,<br />Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,<br />Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,<br />Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adin,<br />Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e<br />Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama<br />Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.<br /></div><br /><span style="font-style: italic;">Literatim</span> olmaktan bu kadar uzak, bu kadar harika bir çeviri olur! Neredeyse baştan yazmış Can Baba İngiliz Ozan’ı, ama yüzyıllar ötesinden bugüne sanki aynı duyguyu, atmosferi taşımış, aynı şeyi söylemiş, hatta daha güzel mi söylemiş ne! Sadece Türkçeleştirmekle kalmamış, Türkleştirmiş de aynı anda, ama evrenselliğine zerre dokunmadan.<br /><br /><div style="text-align: right;"><span style="font-weight: bold;font-size:78%;" >(24 Kasım 2008 Pazartesi)</span></div>Turgut Ali Berkeshttp://www.blogger.com/profile/10359756644197941288noreply@blogger.com2