28 Nisan 2009 Salı

Bir Şeye Yaramaz Şarkılar

25 Nisan 2009 Cumartesi akşamı KARGA MECMUA’nın Ghetto / Session’da düzenlediği partiler dizisinin ikincisinde KARAKUTU bir konser verdi. Bu vesileyle Karga Mecmua’nın Nisan sayısında bu gariple yapılmış bir röportaj yayınlandı. Tam metni aşağıda:


ŞARKILAR BİR ŞEYE YARAMAZ

- Karakutu Rolling Stone dergisinde "Kadri kıymeti bilinmemiş 15 albüm" listesine girmiş. Sizce de öyle mi? Daha doğrusu neredeyse 10 yıllık bir süreçte gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem öyle, hem değil. Elbette daha çok dinleyene ulaşmayı gönül isterdi, ama sayıları değil, niteliği hedeflemişiz. Çok satsak bu kez “nerede hata yaptık?” diyeceğim. Özgüven eksikliği. Aynı biçimde çok iş yapan, sağlam para indiren bir “sanatçı” olsam, bu kez Karakutu müzisyenlerinin para için çaldığını düşüneceğim. Para kazanmak bu projeye dâhil olanların akıllarındaki en son şey olunca, “kıymetim biliniyor” hissine kapılıyorum.

- Yazma rutininiz nasıl? Karakutu’daki şarkılar uzunca bir dönemde çıkmış şarkılar. Bu vakit sıkıntısıyla ilgili bir durum mu yoksa doğru zamanı beklemek amaçlı mı?

Yazma rutini başladın mı bitmeyen bir takıntı süreci. Yani, “yahu yeni albüm yapmak lazım, bir iki şarkı icat edeyim” biçiminde değil, tam tersine, durduramadığım bir süreç. “Yaş olmuş 55, zaten belki yüz, belki iki yüz kişi ilgileniyor, sponsor yok, plak şirketi yok, her şey cepten. Ne anlamı var ha bire şarkı üretmenin?“ diyorum, ama kafa durmuyor. Kafada üretmek özel bir vakit ayırmayı gerektirmiyor, ama bunları gerçekleştirmek için ayırabildiğim vakit maalesef hayatımın yüzde biri falan.

- Albümü internetten yayınlamak fikri, aracıları ortadan kaldırmak amaçlı mı? Internet ve MP3 teknolojisinin dinleyici ulaşma konusundaki avantaj veya dezavantajları hakkında neler diyebilirsiniz? Plak şirketleri ölü mü artık?

Aracılar kendilerini ortadan kaldırdı zaten. Internet olmasa şarkıları kaydetmeye girişmeyebilirdim. Internet sadece benim dinleyicime özgürce ulaşmak için bir araç olmanın dışında, böyle bir dinleyicim olduğunu fark etmemi sağladı ki, bu da her şeye rağmen devam etmek için yeterli neden.

- Şarkıları siteye tamamlandıkça koydunuz. Albümü bir bütün yerine şarkı-şarkı algılamak nasıl bir fark yaratacak sizce? Tüm şarkıların tamamlanması ile ilgili bir tarih var mı kafanızda?

Proje iman gücüyle gerçekleştirildiği için herhangi ciddi bir program yürütmek olanaksız. Devlet, polis, ev sahibi, market, işveren, yönetici, vergi dairesi, belediye ve tüm diğer ülke koşulları izin verdikçe parçaları kaydediyoruz. Şarkıları tamamlandıkça koymak İnternetin açtığı bazı kapıları kullanmak fikrinden kaynaklandı: Birincisi, meraklısı için, albümün gelişme aşamalarının yaşanması. Bir diğeri, İnternetin “sıvı” bir medya olması, yani buraya koyduğunuz hiçbir şey “son hal” olmak zorunda değil. Herkes farkında olmayabilir ama çeşitli aşamalarda upload edilen şarkılar aslında hafifçe farklı mixler olabiliyor. Dolayısıyla albüm – belirsiz bir tarihte tamamlanmak bir yana – bir gün herhangi bir “hard copy” formatta yayınlanırsa, o zamanki “son hal” mixleri de farklı olabilir.

- Müzik dışındaki işlerden hayatınızı kazanıyorsunuz. Bu olaya bakışınızı nasıl etkiliyor? Daha doğrusu genel anlamda Türkiye'de profesyonelliğin hala tam oturmaması çıkan işleri nasıl etkiliyor?

Müzik dışında işlerle – esas olarak çevirmenlikle – hayatımı kazanabiliyor olmamı bu ülke koşullarında büyük bir şans olarak görüyorum. Müzikle hayatımı kazanmak zorunda kalsam, ya ben yanmıştım, ya da müziğim. Elbette keşke bütün vaktimi müziğe ayırabilseydim, ama bu çok şey istemek olurdu. Türkiye’de profesyonellik gayet güzel oturmuş, da nereye oturmuş ayrı mesele. Çok şükür hala, biraz da olsa, amatörlük var da iyi şeyler çıkıyor. Çoğunlukla da, maalesef, bu durum profesyonel olana kadar sürüyor.


- Çoğunluk sizi bir müzisyen, söz yazarı, prodüktör olarak bilse de, önemli bir çevirmensiniz ve ressamlık da profesyonel uğraşınız. Bu uğraşlar arasında bölünüyor musunuz? Yoksa hepsi birlikte mi yürüyor?

Herhangi bir sabit gelirim olmadığı için çeviri işi geldiği sürece yaşayabiliyorum, bu nedenle öncelik orada. Resim yapmak ise müzikten bile daha masraflı bir uğraş, çok uzun zamandır yapamıyorum. Çok da doldum, yeniden resim yapmanın bir yolunu bulacağımı umuyorum.

- Sizi şahsen tanıyanlar sizin için “ayaklı kütüphane” tabirini kullanıyorlar. Bu bilgi birikimi dışında pek çok alanda bilginizi paylaşmanızla da oldukça saygı duyulan birisiniz. Bu bilgiler ışığında birlikte çalıştığınız onlarca genç müzisyeni de düşününce; yeni kuşak müzisyenleri, müzik ortamını, paylaşımı nasıl buluyorsunuz?

Az önce sözünü ettiğim “ülke koşulları” düşünülürse, yeni kuşaklara çoğunlukla hayranlık duyuyorum. Artık büyükşehirlerin dışında, memleketin her köşesinde dürüst müzik yapmak isteyen ve gerekli eğitim ve kültüre sahip olmaya kendini adamış binlerce genç insan var. Bu çok umut verici…

- Türkiye'deki canlı müzik sahnesini nasıl buluyorsunuz? Kendi konserleriniz veya gittiklerinizle ilgili izlenimleriniz?

Aynı gelişime koşut olarak canlı müzik sahnesi de gelişiyor elbet, müzisyenler de, dinleyici de daha iyi bir ses duymak istiyor. Sahnede çok inandırıcı bulduğum gruplar var artık; Pentagram, Duman, Mor & Ötesi, Kaçak mesela. Bu konuda sınıfta kalan ise performans barları: bugüne kadar sahnede “oh be ne iyi ses çıktı” dediğim bir yer olmadı, monitör sorunu yaşamadığım tek konser Babylon oldu sanırım, bir de Masstival’de dış ses iyiydi galiba. Ama barların çoğu hala rezalet durumda, şu işleri halletseler artık!

- Dünyadaki yeni müziklerle aranız nasıl? Yeni sanatçılardan sizi etkileyenler isimler var mı?

Gerçekten “yeni” denebilecek çok az şey var. Bu kapsamda şu an aklıma gelenler Björk ve Battles. Bir de yaptıkları çok yeni bir müzik olmasa da çok beğendiğim birçok yeni sanatçı var, Muse, Mars Volta, DJ Shadow, DJ Spooky, Placebo, Sigur Ros, Wolf Mother, Ian Brown, Tool, Perfect Circle, Esbjörn Svennson (ruhu şad olsun) sayabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder